Kur’anın ilk ayetinin neden “oku” olduğuna dair önemli tespitlere İletişim Sosyoloji’sinde rastladım. Bu tanımlamaları paylaşmak istedim:
“Sözlü” kültürde kişilerin hayat deneyimleri ile edindiği bilgi arasındaki ilişki, doğrudan bir ilişkidir. Bilgi ile yaşantı arasındaki mesafe azdır. Bu mesafenin azlığı ve dolaysızlık nedeniyle, sözlü kültürde deneyimin etkileri derin ve kapsamlı olmaktadır. Hayat deneyimi daha sahici ve hakiki kabul edilir. Deneyimin sağladığı hakikilik bilgisi, kulaktan kulağa aktarılması ile olur. Kişi geçmişi çok az idrak eder, içinde bulunulan anı yaşar. Sözlü ve anlatı kültürünün insanı için olup biten şeyler gerçekliğin kendisi sayılır, kendilerini içinde yaşadıkları dünya ile sınırlar ve özdeşleştirirler. Bireyin toplumsal ve kültürel dünya ile kurabildiği bağlantılar kısıtlıdır. Anlatılanları hakikat kabul ederler.
“Günlük hayat, bedenin buradalığı ve şimdiliği ile örgütlenir. Bu, adeta sonsuz bir şimdiki zaman toplumudur. Böyle bir toplumda, insan, anlatıya dahil edilen söylentilerden ve geçmişten de fazla kuşku duymaz. Çünkü anlatı, geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki tutarlılığı kayıracak şekildedir ve tutarsızlıklar unutulur, dışlanır. Böylelikle, dinleyen insan için eleştiri daha az mümkün hale gelir.” (1)
“Yazılı” kültür toplumu ise, okuryazarlığın yaygın olduğu, belirli toplumsal kesimlere sağlanan bir okuma ayrıcalığı olmaktan çıkmış toplumlardır. Yaygın okuma yazma oranı, algılamayı tümüyle değiştirir. Okuma yazma insanların soyut kategoriler halinde düşünmelerini sağlar. Walter Ong ve diğer araştırmacıların söylediği gibi, soyut kategorileri oluşturan şey, düşüncenin metin tarafından oluşturulmasıdır. Okuma yazma bilenler, yaşadıkları dünyadan kendilerini ayırabilirler.
Zihnin soyutlama ve felsefe yapabilmesi için, aklın bulunulan ortamla mesafelenmesi, konuyu tekrar tekrar düşünmesi, yeniden değerlendirmesi gerekmektedir. Okurun aynı cümlenin üzerinden tekrar tekrar geçebilmesi, cümlenin anlamı üzerinde zihinsel çaba, insana soyutlama gücü kazandırır ve kendi deneyimine karşı eleştirel bakabilir. Sözlü kültürde insan zihninin soyutlama düzeyi, okuryazar kültürün insanına göre çok daha düşüktür. Çünkü sözel toplumda insan, somut deneyimleriyle arasına mesafe koymakta zorlanır.
İletişimci Mc Luhan, okur-yazarlığın yüksek olduğu toplumlarda, bireyin kendi iç dünyasında özgür kaldığını belirtir. Ancak sözel toplumlarda durum böyle değildir; davranış kısıtlamalarına, düşünce kısıtlamaları da eşlik eder. Çünkü kişinin davranışları toplumsal çizgilerle öylesine güçlü biçimde yönetilmektedir ki bunlara aykırı, faydacı düşünmenin dışına çıkan herhangi bir kişisel düşünme olabileceği kabullenilemez.
Walter Ong’a yaşam bilgisinin ve kültürel geleneğin yazıya dökülmesi ile toplumda iki önemli sonucun geliştiğini söyler: ”İnsanlar şu andan farklı olarak, geçmişin ayrımına varabilir hale geldiler ve insanlar kültürel gelenekten devraldıkları tutarsızlıkları düşünebilir hale geldiler.” (2)
Okur-yazarlıkla birlikte kişi, toplulukçu düşünce tarzından uzaklaşıp, daha kendilik bilinciyle, merkezi ve soyut bir dünyaya yerleşir. Okuma, daha bireyleştirici, çok daha kişisel bir deneyim olur; insan metinde karşılaştığı düşsel dünyaya, toplulukla birlikte değil, tek başına kendi tepkisini verir. Okumada, insan istediği anda metnin istediği yerine geri dönebilir ve erişebilir. Okur olma, başka insanların duyguları, düşünceleri ve güdüleri hakkında (empatik) çıkarımlar yapma yeteneğini geliştirir. Okur-yazar toplumda gerek bireyin gerekse toplumun kullandığı söz dağarcığı genişler, iletişimde kullanılan sözcük sayıları artar.
Netice olarak, okur-yazar toplum, üyelerine çok daha fazla bilgi bırakır, bireye daha fazla felsefi özgürlük imkânı verir. Okur-yazar kültürü içinde birey, yaptığı kişisel seçimlerin ve elemelerin sonuçlarıyla hayatını analizci bakışla doldurur ve bu konuda çıkarımlarının sorumluluğunu alır. Bu seçimleri yaparken toplumsal baskılardan, sözlü kültürün insanına göre çok daha az etkilenir. Kişi, anlamın ve deneyiminin bilgisini, mesafeli bir yaklaşımla anlatılardan uzakta durarak, kendi bilgisiyle üretir.
Yardımcı Kaynaklar: İletişim Sosyolojisi/ Sözlü, Yazılı Kültürde İnsan ve Toplum. Açıköğretim Fakültesi Yayınları No:1632 s.158-179
(1)Elektronik Çağda Yazılı Kültürün Çöküşü ve Şiddetin Yükselişi, Sanders B. Ayrıntı Yayınları,1999, İstanbul.
(2)Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi, Walter Ong, Metis Yayınları, 2010, İstanbul.