Geçtiğimiz hafta İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü; Çin ile içerisinde yüzlerce projenin de yer aldığı bir ekonomik anlaşma yapılacağına dair sorulan soruya; “İran diplomasisi için gurur anlarından birisi olacak” diyerek cevap verdi. Aslında bu anlaşmanın varlığı uzun zamandır konuşuluyordu ancak net olarak teyit edilmemişti. Şayet anlaşma hayata geçerse bölgesel hatta küresel anlamda çok önemli etkileri olacak. Peki, anlaşma neden bu kadar önemli ve neler içeriyor?
Basına sızan taslaklara göre Çin'in İran'da bankacılık, telekomünikasyon, limanlar, demiryolları ve onlarca diğer farklı başlıkta önemli yatırımlar yapması planlanıyor. Taslakta havalimanları, hızlı trenler, altyapı çalışmalarının yanı sıra İran Körfezi’nde iki adet serbest ticaret bölgesi oluşturulması ve askeri işbirliği başlıkları da yer alıyor. Bununla birlikte Çin’de İran’dan önümüzdeki 25 yıl boyunca yüksek oranda indirimle petrol alacak ve esnek ödeme koşulları ve farklı para birimleri ile ödeme yapabilecek.
Anlaşmanın olası sonuçlarına bakarsak; öncelikle anlaşma gerçekleşirse Çin’e Ortadoğu’da güçlü bir aktör olmanın yolu açılıyor. Sadece Ortadoğu’da değil Orta Asya ve Kafkaslar içinde etkin olabileceği bir pozisyona taşıyor. İran ise ekonomik anlamda büyük oranda rahatlarken Çin’in ülke içerisinde yapacağı ve İran halkının hayatına doğrudan etki edecek projeler ile iç siyaset anlamında önemli oranda rahatlama imkanına kavuşuyor.
Bu durum tabiî ki en fazla ABD’yi rahatsız ediyor. Anlaşma; İran’ın bölgesel rolünü belirlemek ve mevcut rejimi değiştirmek için büyük çaba harcayan, ekonomik yaptırımlarla ve çeşitli “istihbari” operasyonlarla iç ayaklanmaları teşvik eden ABD’nin mevcut İran politikasının sonu anlamına gelebilir. Eğer anlaşma tam anlamıyla hayata geçerse, İran’da önemli oranda ekonomik ve siyasi iyileşmeler söz konusu olacak ki; bu ABD’nin en son isteyeceği şeylerden bir tanesi… Bu sonuç özellikle AB ülkeleri olmak üzere İran ile ilişkilerini ABD’ye göre dizayn etme zorunluluğu hisseden ülkeler içinde farklı adımlar atmak noktasında cesaret zemini oluşturabilir ve orta vadede ABD’nin Körfez’de elde ettiği stratejik üstünlüğü sarsarak Çin’in etkinliğinin artmasına neden olabilir.
ABD’nin anlaşmayı engellemek için harekete geçeceği muhakkak. Zaten ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün konu sorulduğunda verdiği şu cevap bunun ispatı niteliğinde. “ABD, dünyanın en büyük terör sponsoru İran’a yardım eden tüm Çin’li yetkililere ve şirketlere bedel ödetmeye devam edecek”
Çin ve İran’ın kazan-kazan noktasında bu anlaşmadan geri adım atması söz konusu olmayacağına göre ABD için iki seçenek ortaya çıkıyor.
Birinci ve çok zayıf olan seçenek İran’a uyguladığı çeşitli yaptırımlardan geri adımlar atmak, Amerikalı ve Avrupalı şirketlerin İran ile anlaşmalar yapmasına izin vermek, tepki koymamak ve mevcut yönetimle ilgili keskin tavrını yumuşatmak.
İkinci seçenek ise Çin ve İran’ın dikkatlerini farklı noktalara kaydırarak süreci yavaşlatmak ve konjonktürün değişimi için yeni stratejiler geliştirmek. Mevcut tavrını daha da sertleştirerek sürdürmek.
Geçtiğimiz günlerde bir anda yeniden gündem yapılan “Güney Çin Denizi” anlaşmazlığı ve Pompeo’nun yaptığı; “Güney Çin Denizi ve Tayvan boğazında Çin ile askeri bir çatışmaya halkı hazırlıyoruz” açıklaması ABD’nin ikinci seçeneği tercih etme niyetinde olduğunun ilk emareleri…
Ekonomik gerekçelerle zaten uzun süredir aleni bir çekişme halinde olan ABD ve Çin için yeni fay hattı İran olacak.