Erilist hegemonyanın hüküm doÄŸurduÄŸu andan beri, eril faÅŸizmi, yaÅŸamın her alanında bir virüs gibi yayılıyor.Â
Kadının metalaÅŸtırıldığı, öteki kılınıp cinsel bir obje olarak deÄŸerlendirildiÄŸi, yeri geldiÄŸinde ÅŸiddete ve her türden baskıya uÄŸratıldığı, eril refleksle ve güce tapınmanın verdiÄŸi ruhla katledildiÄŸi tüm toplumlar, bu kara faÅŸizmin alaca ağırlığıyla uygulandığı yerlerdir.Â
GeliÅŸmemiÅŸ tüm toplumlar, baskıcı ve otoriter eÄŸilimli yönetimlerin tarassut rejimi ile toplumu ve yaÅŸamı ÅŸekillendirmeye çalıştığı, düşünce özgürlüğünün olabildiÄŸince baskılandığı, siyasi tutuklamaların ayyuka çıktığı, temel hak ve güvencelerin yok sayıldığı toplumlardır.Â
Güce tapınan tüm toplumların ortak özelliği bu aslında.
EÅŸ olan, anne olan, sevgili olan kadın, erkek faÅŸizminin kurbanı edilip kurban ediliÅŸine gerekçe bulunup yok sayılan kadındır.Â
Åžiddete uÄŸrayandır.Â
Katledilendir.
Türkiye ve benzeri toplumların yapısına baktığınızda, eril faşizminin ve bu faşizmin doğurduğu etkilerin arka planında duran gücün ne olduğunu görmek çok da zor değil.
Erilist bakış, yasalardan kaynaklanan gevşekliği ve boşluğu da fırsat bilip, kadını, yok etmeyi, katletmeyi, ona her türlü şiddeti uygulamayı hak olarak görür.
Tablonun tamamına baktığınızda ise, esasında kadın hak ve özgürlüklerinin hiçbir şekilde savunulmadığı, savunulmasından öte verilen hakların da alınması gerektiğine inanan ve bu inanış ve paradigma ile de toplum yapısını şekillendirmeye çalışan bir yönetim algısı mevcut.
Yönetim algısı bu ÅŸekilde renk aldığı vakit, erillik, yasaların ve hukuk dünyasının aldırmazlığı karşısında gücün kendisine vermiÅŸ olduÄŸu ego ve refleksle, yaÅŸamın her sarmalına yerleÅŸmiÅŸ oluyor.Â
Buna rıza gösteren, kadının katledilişine ses çıkarmayan, kadını korumakta aciz kalan başta yargı ve hukuk dünyası olmak üzere, koca bir toplum, bu vahşet karşısında suçludur.
Hepimiz suçluyuz.
Ä°stanbul SözleÅŸmesinin askıya alınması, kadını koruyan mevzuatında aslında yok edilmek istendiÄŸinin açık örneÄŸi.Â
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 2021 yılı raporuna göre; 2021 yılında öldürülen 280 kadının 124'ü evli olduğu erkek, 37'si birlikte olduğu erkek, 24'ü tanıdık bir erkek, 21'i eskiden evli olduğu erkek, 16'sı akrabası, 13'ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13'ü babası, 11'i oğlu, 6'sı kardeşi, 3'ü tanımadığı birisi, 1'i de kendisini takip eden erkek tarafından katledildi.
Söz konusu raporda, 11 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumunun ise tespit edilemediği belirtildi.
Öldürülen kadınların 33'ü ise daha önceden polis ya da savcılığa şikâyette bulunmasına rağmen katledildi.
Şu tabloya baksanıza.
Koca bir toplumun içinde bulunduğu durumu göreceksiniz.
Bu vahşetin tanımını yapabilecek bir irade var mı karşımızda?
Hangi açıklama Türkiye de kadın cinayetlerinin temelinin olmadığını söyleyebilir ki.
Bu durum erkek faşizminin karanlık yüzünü apaçık göstermiyor mu bize.
Daha düne kadar hemşire Ömür Ezer, bir erkek tarafından görevi sırasında vahşice katledilmedi mi.
Sağlık Bakanın taziye mesajı yayınlaması kolay tabi.
Acı ve keder hanemizde yaşanmadıkça, ruhumuza balyoz gibi ölüm düşmedikçe, bu korkunç acıyı da hissedemiyoruz ne yazıkki.
Koca bir toplum, bu vahÅŸetlere sessiz kaldıkça, kanun koyucu irade, siyasi partilerin tamamı, hukuk ve yargı dünyası bu vahÅŸet karşısında ses çıkarmıyorsa çok da bir ÅŸey söylemeye gerek kalmıyor.Â
Kadın cinayetleri planlı ve organize bir iradenin ÅŸeklidir. Erilist hegemonyanın faÅŸist yüzünü taşımaktadır.Â
Ama her şeye rağmen, eril faşizmi yıkılacak. Kadınlar yaşayacak.
Demokrasi yaÅŸayacak.
Ä°nsan yaÅŸayacak.
Unutulmasın ki, bir gün, eril faşizmi, kendi karanlık dünyasında kendisini de yok eder.