Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı dosdoğru kılanlar, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 162)
İlimde derinleşmek, belirli bir konu veya alan üzerinde daha fazla bilgi edinmeyi ve bu konuda daha fazla uzmanlık kazanmayı ifade eder. Derinleşme süreci sürekli çaba ve tutkulu bir öğrenme yaklaşımı ile mümkün olur.
Yüce Allah, yarattıklarıyla sürekli, kesintisiz bir bağ ve ilişki içerisindedir. Bizler için bunun süresi, bu dünya hayatımızın sonuna kadardır. Eğitimimiz, görevlerimiz ve sorumluluklarımız ölüm anımıza kadar devam eder.
İlimde derinleşmenin, cehaletten kurtulup ince bir kavrayışa sahip olabilmenin ilk şartı hiç şüphesiz Kur’an’ın ilk emri olan okumaktır. Peygamberinden, “Rabbim ilmimi artır” diye dua etmesini isteyen Allah, bizlerden aynı şeyi istemiyor mu? Okuma boş vakitlerde yapılan bir eylem değil, kulluğumuzun bir gereğidir.
Allah, adıyla okumamızı, kendimizi ve Rabbimizi derinlemesine bilip, idrak etmemizi ister. Dolayısıyla; okumak zahiri anlamda bir bilgiyle yetinmemek, varlığımızı ve yaratılışı bilmek ve O’nu düşünerek okumaktır.
Yüce Allah, samimi inananların gökleri, yeri ve ikisi arasındaki her şeyi detaylarıyla araştırmalarını, bilimsel gerçekleri öğrenmelerini birçok Kur’an ayetinde öğüt verir. Bilim, kâinatı ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah'ın sanatındaki kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü keşfederek insanlığa açıklamanın yoludur.
Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir. (Kaf Suresi, 6-8)
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi?.. (Gaşiye Suresi, 17-21)
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Kur’an bilimsel ve matematiksel yönden birçok mucize içerir. Bu özel mucizelerin yanı sıra, birçok Kur’an ayetinde Yüce Allah, iman edenlerden, tanık oldukları yaratılış delillerini incelemelerini, olağanüstü yaratılış ilmini öğrenmelerini ve üzerinde düşünmelerini ister.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
Bilim, üstün güç sahibi Allah’ın yarattıklarını incelemek için vardır. Kur’an, insanları bilimsel araştırmalar yapmaları yönünde teşvik eder; “İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez. (Ankebut Suresi, 43) ifadesiyle ‘alim’ olmaya yönlendirir.
Bilimsel buluşlar ve gelişmeler, Allah’ın eşsiz yaratmasının üstünlüğünü ve kusursuzluğunu çok mükemmel şekilde kanıtlamıştır. Günümüzde bu olağanüstü ilmin farkında olan vicdan sahiplerinin, bilimde derinleştikçe Allah’ın üstün sanatı karşısında imanları artmaktadır. İçerisinde 200 bin çeşit ürün üretilen, gözle göremediğimiz tek bir hücre dahi Allah’ın yüceliğini ve sonsuz gücünü kavrayabilmek için yeterlidir. Canlı cansız her şeyin yapıtaşı olarak %99.999’u boşluktan oluşan atomu sebep kılan Yüce Allah, nasıl sonsuz bir ilme sahip olduğunu, yaratışının ilk anında göstermiştir. Bilim adamlarının ifadesiyle “sonsuz yoğunlukta sıfır hacimdeki bir noktadan” –ki bu yokluktur- bir patlamayla tüm kâinatı yaratmıştır. O, “Ol!” demiştir; her şey olmuştur.
Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah'tır. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona ancak “Ol” der ve böylece o da hemen oluverir.(Bakara Suresi, 117)
Müminler, bilimsel gerçekleri gördükçe, Allah’ın muhteşem sanatını inceleyerek imanda derinleşip güçlenirler. Böylece Allah’a karşı sözde delillerle iftira düzenleyenlerin tuzaklarını da yine bilimle uzaklaştırır, ortadan kaldırırlar. Allah’ın kusursuz yaratmasını inkâr eden ve kendilerine tesadüfleri, doğayı, maddeyi ilah edinenler, yine bilimle yenilgiye uğrar, düzmece iddiaları bu yolla yerle bir edilir. Allah'ın üstün yaratması olan evren, modern bilim vesilesiyle yaratılışı delillendirir.
Kuşkusuz toprağa atılan bir tohumun filizlenmesi bile, Yüce Allah’ın olağanüstü ilmini görüp anlayabilmek için yeterlidir. Fakat kesin bilgiyle iman edenler için, Allah’ın detaylardaki sanatını bilim vesilesiyle kavramak, Allah’ın yüceliğini gereği gibi takdir edebilmeye ve O’na ‘yakin’ olmaya sebeptir.
Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suresi, 9)