![]() |
Tweet |
Kıbrıs’tan Anadolu’ya Uzanan Bir Liderlik Serüveni
1917 yılında Kıbrıs’ın Lefkoşa kentinde dünyaya gelen Alparslan Türkeş, küçük yaşta ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etti. Eğitim hayatına İstanbul’da başlayan Türkeş, 1933 yılında Kuleli Askerî Lisesi'ne girdi, ardından Harp Okulu’ndan teğmen rütbesiyle mezun oldu. Silahlı Kuvvetler bünyesinde çeşitli görevlerde bulundu.
1944 yılında "Türkçülük-Turancılık Davası" kapsamında tutuklanan Türkeş, burada milliyetçi duruşunu daha da pekiştirdi. Bu süreç, onun kamuoyunda milliyetçi bir figür olarak tanınmasına neden oldu.
Askeri kariyerinin ardından 1959 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Pentagon bünyesindeki Harp Akademisi'nde eğitim aldı. 27 Mayıs 1960 darbesinde "27’ler" adıyla anılan Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında yer aldı. Ancak kısa süre sonra komiteden tasfiye edilerek Hindistan’a sürgün edildi. Bu dönemden sonra tamamen sivil siyasete yöneldi.
Milliyetçi Hareket’in Doktrineri: 9 Işık
Türkeş, 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’ne (CKMP) katıldı. Aynı yıl genel başkan seçildi. 1969 yılında partinin ismini Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirerek, Türk siyasetinde yeni bir dönemi başlattı. “9 Işık Doktrini” ile milliyetçi fikriyatı sistematik bir ideolojik çerçeveye oturttu.
Bu doktrin; milliyetçilik, ahlakçılık, toplumculuk, ilimcilik, hürriyetçilik ve şahsiyetçilik, köycülük, gelişmecilik ve halkçılık, endüstricilik ve teknikçilik ile millî tarih şuuru gibi temel ilkeleri esas alarak Türk milliyetçiliğini geniş kitlelere taşıdı.
1970’ler: Siyasetin Başbuğu
MHP’nin sembolü haline gelen “üç hilal” simgesi de bu dönemde kullanılmaya başlandı.
1970’li yıllar, Türkeş’in siyasi etkisinin en fazla hissedildiği dönemler oldu. Üniversite gençliği arasında yaygınlık kazanan ülkücü hareket, Türkeş’in liderliğinde hem sokakta hem mecliste güçlü bir varlık gösterdi.
12 Eylül ve Sonrası
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Alparslan Türkeş, diğer siyasi liderlerle birlikte tutuklandı. 5 yıl süren tutukluluğu boyunca düşüncelerinden geri adım atmayan Türkeş, 1985 yılında tahliye oldu.
1987 yılında siyasi yasakların kalkmasının ardından yeniden aktif siyasete dönen Türkeş, MHP’nin yeniden yapılanmasında öncü rol oynadı. Parti, 1991 genel seçimlerinde Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile ittifak kurarak TBMM’ye girdi. Türkeş, Yozgat milletvekili olarak parlamentoya döndü.
4 Nisan 1997: Başbuğ’a Veda
Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 sabahı Ankara’daki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu 80 yaşında hayatını kaybetti. Devlet töreniyle Beştepe’deki anıt mezarına defnedilen Türkeş’in cenazesi, Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce kişinin katılımıyla son yolculuğuna uğurlandı.
Türkeş'in Ardından Siyasi Miras
Türkeş’in vefatının ardından MHP Genel Başkanlığı’na Devlet Bahçeli seçildi. Parti, Türkeş’in bıraktığı ideolojik çizgi çerçevesinde Türk siyasetindeki varlığını sürdürüyor. Bugün hâlâ Türkeş’in öğretileri, parti tüzüklerinde ve ülkücü hareketin her kademesinde temel referans kaynağı olarak kabul ediliyor.
Özellikle gençlik teşkilatlarında “Başbuğ Türkeş” adı ve hatırası, ideolojik bir kimlik ve aidiyet unsuru olarak yaşatılmaya devam ediyor. Her yıl 4 Nisan’da MHP ve Ülkü Ocakları öncülüğünde anma törenleri düzenleniyor, dualar okunuyor.
MHP’den ve Kamuoyundan Anma Mesajları
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, Alparslan Türkeş'in vefat yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajında şunları belirtti:
"Türk siyaset ve demokrasi hayatına derin izler bırakan müstesna isimlerin maşeri vicdanda muhkem bir mevkii olmakla birlikte takdir, tazim ve şükranla hatırlanması milletimize özgü alicenap ve vefakâr bir özelliktir."
Ayrıca, Taytak, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin mesajını da paylaşarak, Türkeş'in bıraktığı mirasın önemine dikkat çekti.
MHP Afyonkarahisar İl Başkanı Ahmet Kahveci'nin Alparslan Türkeş'in vefat yıl dönümüyle ilgili doğrudan bir açıklamasına ulaşılamadı. Ancak, Kahveci'nin daha önceki açıklamalarında, Türk milliyetçiliği ve Türkeş'in ideallerine olan bağlılığını vurguladığı bilinmektedir.