Yurttan Sesler
YASAK CAZİBESİ...
Öğretmenlik mesleğine başladığım altıncı yılda Kırşehirli gün görmüş bir öğretmen ağabeyimle sohbet ediyorum okul bahçesindeki bankta. Anlatıyor eskiden yeniden, ben de dinliyorum;
- Anam ölünce üç kardeş ortada kaldık Tayfun. Babam bağ, bahçe, tarla, ahır işleriyle ilgilenmekten bize zaman ayıramıyordu. Halam vardı, bize o baktı büyüttü. Halamı istemeye gelenler oldu ama bizi büyütmek derdine düştüğü için kabul etmedi, evlenmedi rahmetli. Kendini bizim için feda etti.
Bizim köyde okul yoktu, yaklaşık altı kilometre mesafedeki Çavuşlu köyüne giderdik. Her sabah halam bizi doyurur, giydirir, arkamızdan da dualar eder, havaya daire çizer gibi üfler, ellerini yüzüne sürer “ İtin gurdun ağzını bağladım, varın gedin mekdebe, bişecik olmaz “ der uğurlardı. Biz de o sözlere itibarla hoplaya zıplaya okula gider, akşam karanlığında bile hiç korkmadan geri dönerdik. Akşam eve geldiğimizde de halam yeniden birşeyler mırıldanır, yine havaya daire çizer gibi üfler, ellerini yüzüne sürerdi.
Bir sabah uyandım, hazırlanıyorum okul için, baktım halam dizlerine vura vura ağlıyor. Babam öldü sandım. N’oldu hala, diye sordum büyük bir korkuyla. “ Vebaline girdim onca itin gurduun!.. Daha n’olsun oğluum!.. Dün zabalayın dua edip ağzını bağladıydım hepisinin, ağşam ağızlarını açmayı unudduum... Bu vahdaçı aç galdılar benim yüzümdeen... “ dedi. O gün fark ettim, meğer ne kadar saf bir duyguyla inanmışım halama Tayfun. İtin kurdun ağzı bağlandı nasıl olsa diyerek, rahat rahat gidip geliyorduk okula. Hiç olacak iş mi arkadaş...
Selami hocanın halası gibi insanların dualarına ve o duaların kabulüne şeksiz şüphesiz iman edecek yüreklere ihtiyacımız olan günlerden geçiyoruz, tedbir esaslı tevekkül geleneğimizi unutmadan...
Şunu bunu eleştirmek, şunu bunu suçlayarak milleti demoralize etmek, devlete olan saygınlık ve güveni kırmak, hiç hem de hiç, doğru ve iyi niyetli bir davranış olmaz. İnsanları umutsuzluğa sevk etmek bir beceri değildir, aksine beceriksizliğin, bilgisizliğin, yetersizliğin, art niyetin emaresidir. Sosyal medyada şuursuzca üç beş kelam edip insanların zaten panik yapmaya hazır ruhlarını tahribe sebep olmaktan mutluluk duyan ilgi budalalarının elini, ayağını ve ağzını bantlayıp sandalyeye bağlayasım geliyor. Umut ve güvene ihtiyacı olan insanları kırgın ve umutsuz hale getiriyorlar maalesef. Karanlıkta kalmış bir çocuğa öcü geliyor diyerek onun daha da korkmasına sebep olan RUH HASTALARINDAN hiç bir farkı yok bunların. UZAK DURMAK GEREK!
Durumun bir de şöyle hikayesel benzetmesini yapayım;
Bir gün papazın kapısı çalmış. Kapıyı açıp bakmış ki komşusu.
- Papaz efendi, acilen kasabadan ayrılmamız gerek, fırtına başlayacak ve kasabamızı sel basacakmış.
- Hiç önemli değil, Tanrı beni korur.
Komşu susup kalmış, dönüp gitmiş. Bir süre sonra papaz efendi dışarıdan gelen sesleri merak edip pencereyi açmış ve polislerle yüz yüze gelmiş.
- Papaz efendi, biz de sana geliyorduk. Fırtına yaklaşıyor, kasabayı sel basacak, derhal kasabayı terk etmelisiniz.
- Hiç önemli değil, Tanrı beni korur.
Polisler de susup kalmış, arkasını dönüp gitmiş. Papaz efendi açmış televizyonu, haberlere bakmış, SON DAKİKA haberi, alt yazılar vs. ACİLEN KASABANIN TERK EDİLMESİ GEREKİYOR deniyor. Tanrı beni korur, demiş papaz efendi... Tanrı beni korur...
Fırtına başlamış, sel gelmiş ve kilisenin ilk katını su basmış, papaz efendi üst kata çıkmış. Balkona bir bot yanaşmış, içindeki kurtarma ekibi papaz efendiyi çağırmış ama tepki sabit. Sular daha da yükselmiş, papaz efendi çan kulesine tırmanmış, çana tutunmuş. Bir de bakmış tepesinde bir helikopter ve kendine sarkıtılmış halatlı merdiven. Helikopterdeki, gel işareti yapan miğferli adama bağırarak sesini duyurmuş papaz efendi; TANRI BENİ KURTARIIIR!
Ve sular tamamen yükselmiş ve papaz efendii...
Malum, cennet garantili bir meslek bu papazlık(!). Papaz efendi cennete gitmiş. Tam cennetin kapısından geçerken Tanrı ile karşılaşmış. Hoş geldin, demiş Tanrı ama papaz yüzünü ekşitmiş; ben sana dargınım, demiş Tanrı’ya. Tanrı, papaza neden dargın olduğunu sorunca, sen beni kurtarmadın, demiş papaz efendi. Tanrı demiş ki; SANA KOMŞUNU GÖNDERDİM, TELEVİZYONLARDAN DUYURDUM, POLİSLERİ YOLLADIM, ZODYAK BOTU YOLLADIM, HELİKOPTER BİLE GÖNDERDİM, DAHA NE BEKLİYORDUN!
Demem o ki muhteremler, Çin’de olanları gördük, Avrupa’da olanları gördük, ülkemizdeki onca menfi hadise, mevta ve pozitif vakaları gördük, devletin ilgili her kurumunca, tüm iletişim araçları kullanılmak suretiyle ikaz edildik. CENNET GARANTİLİ BİR MESLEĞİMİZ DE YOK...
EVDE HAYAT VAR!
Tayfun Toprak ÜNAL