1909’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Erzurum’ludur. Babası tahıl tüccarı Topçuzade Ahmet Efendi, Annesi Eğin’li Kasap Hasan Ağanın kızı Fatma Hanım’dır.
Dedesi Osman Efendi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk Ordusunda topçu olarak askerlik yapmış ve bu nedenle ailesi Topçuzâdeler olarak isimlendirilmiş, kendisinin Topçu soyadı da buradan gelmektedir.
6 yaşında Bezm-i Âlem Valide Sultan Mektebine, buradan sonra da birincilikle mezun olduğu Büyük Reşit Paşa Numune Mektebine gider, 1920’de mezun olur.
Okumaya olan merakından dolayı küçük bir sandıkta kitap, dergi ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmlâ öğretmeni Nâfiz Bey, onun hayatında büyük izler bırakacak tesirler yaratır.
İstanbul Vefa Lisesinde okurken, girdiği bursluluk sınavlarını kazanarak Fransa’ya gider.
Fransa’da önce Fransızca öğrenmek üzere Aix Lisesine ve akabinde Bordeux Lisesine kaydolur ve buradan psikoloji sertifikası alır. 2 yıl sonra da Strasbourg’a gider. Strasbourg’da Üniversitede felsefe eğitimi alır. Bununla da yetinmez, ilaveten mantık, çağdaş sanat tarihi, sosyoloji ve ahlâk, eski çağ sanat ve arkeolojisi dallarında da lisans eğitimi alır.
Bu dönemde, tasavvuf tarihçisi Luis Massighon’la tanışır. Bu tanışıklık, onun felsefe dünyasında yeni kapılar açar. Yine aynı dönemde, felsefe hocası Jaques Paliard vasıtasıyla aksiyon (hareket) felsefesinin kurucusu olan Maurice Blondel’i tanır.
Bir müddet Aix-Marseille Üniversitesi’nin Aix-en-Provence’deki bölümüne devam eder. Strasburg Üniversitesine geçişi de bundan 2 yıl sonrasıdır.
Nurettin Topçu bu dönemlerde çeşitli dergilerde makaleler yazar.
Sorbonne Üniversitesinde felsefe dalında doktorasını tamamlar. Doktora tezi 1934 yılında Paris’te kitap olarak yayınlanmıştır.
Sorbonne Üniversitesinde doktorasını yapan ilk Türk Nurettin Topçu’dur. “İsyan Ahlâkı” anlamına gelen “Confirmisme et Revolte” isimli doktora çalışmasından dolayı, üniversite kendisine bir altın saat, Amerika seyahati gibi ödüller verse de Nurettin Topçu bunları kabul etmez. Buna karşılık, üniversitesinin giriş ve çıkış kulelerinde 24 saat ay yıldızlı Türk Bayrağının dalgalanmasını ister; üniversite Topçu’nun bu isteğini kabul eder ve yerine getirir. Böylece ay yıldızlı bayrağımızı, Sorbonne Üniversitesinin giriş ve çıkış kulelerinde 24 saat dalgalandırtır.
Nurettin Topçu, “İsyan Ahlâkı” eseriyle, okuldan hocası olan Filozof Maurice Blondel’in kurucusu olduğu “Hareket” felsefesini Anadolu’yla buluşturdu. Ahlaki bir varlık olma vasfını yitirmeyle yüzyüze kalan insana, isyanın da bir ahlâkı olduğunu anlattı.
“Kur’an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür, bunun temel sebebi felsefenin İslam topraklarından kovulmasıdır” diyen Topçu’ya göre, “felsefe olmazsa Kur’anı hakkıyla anlamazsınız, sadece ezberlersiniz; Kur’an Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür” demiştir.
Osmanlı imparatorluğunun yıkılışı döneminde yükselen ve güçlenen Ümmetçilik, Turancılık ve Osmanlıcılık gibi akımlara karşı tepki olarak gelişen, Anadolu coğrafyasında yaşayan herkesi merkeze koyan “Anadoluculuk” düşünce hareketini savundu. Bu düşüncelerini 1939-1975 yılları arasında belli aralıklarla çıkardığı “Hareket” dergisinde yayınladı.
İslamın geleneksel ve resmî yorumlarıyla sürekli hesaplaşan Topçu’ya göre, tasavvuf düşüncesinin temeli olan vahdet-i vücûd, ahlaklılığın en yüce mertebesiydi.
Kimileri savunduğu fikirleri nedeniyle kendisini, İslami sosyalist yada sosyalist islamcı olarak tanımladı. Topçu, “iş ahlakının ve çalışma duygusunun değerini kazanç hüneriyle mübadele ettik. Çalışmayı aşk ve ibadet sayan İslam ahlakı, kolaylıkla Amerikan pragmatizminin tilki zihniyetine feda edildi” diyordu.
Filozof Henry Bergson üzerine hazırladığı Doçentlik tezini, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine tamamlayıp verdi ve çok takdir de gördü ancak kadro yokluğu gibi gerekçelerle ünvanı resmî olarak tescil edilmedi.
1934’te Türkiye’ye döndü. Ertesi yıl Galatasaray Lisesinde felsefe öğretmenliğine başladı.
Yurda döndükten kısa bir süre sonra, TBMM 1. Dönem Mebuslarından ve aile dostları olması nedeniyle çocukluğundan beri tanıdığı, saygı ve sempati duyduğu, sohbetlerinde bulunduğu Hüseyin Avni Ulaş Beyin kızı Fethiye Hanımla evlenirler.
Düğün günü akşamı, hiç beklemediği bir şekilde İzmir Atatürk Lisesine tayini çıkar.
Bunun en büyük sebebi, siyasi, dini ve felsefi düşünceleri ve bu düşüncelerini korkmadan ama lisan-ı münasiple de olsa ulu orta ifade etmesidir. Ki bunu çok kez yaşamıştır.
Cumhuriyeti kuran kadroyu eleştirdiği ileri sürülen “Çalgıcılar Yine Toplandı” isimli yazısından dolayı hakkında soruşturma açılır ve bu kez 1939’da Denizli’ye sürgün edilir. Denizli’de bulunduğu yıllarda Said-i Nursi’yle tanışır ve onun yargılamalarını takip eder.
Ertesi yıl İstanbul’a, Haydarpaşa Lisesine tayin edilir.
Bu arada eşinden ayrılır.
Bu dönemde, çocukluk arkadaşı Sırrı Bey vasıtasıyla Nakşibendi Gümüşhanevi Dergahının şeyhleri Serezli Hasib ve Abdülaziz Bekkine ile tanıştı. Bunlardan, Abdülaziz Bekkine’ye intisap ederek, düşünce dünyasına yeni bir yön veren Topçu, “Taşralı” isimli kitabında “Yıldırım’ın huzurunda” başlıklı yazısıyla şeyhinin vefatından duyduğu büyük acıyı ve yıkımı anlatmıştır.
1944’te Haydarpaşa Lisesinden sonra İstanbul Lisesine tayin olur.
Bir dönem İstanbul Edebiyat Fakültesinde eylemsiz-doçent olarak derslere girer.
Sonraki yıllarda Robert Kolejde felsefe ve sosyoloji okutmaya başlar, ancak 1960 ihtilalinde “ihtilal karşıtlığı” nedeniyle okuldan uzaklaştırılır.
İstanbul Erkek Lisesinde öğretmen iken 1974’te yaş haddinden emekliye ayrılır.
Deneme, inceleme, öykü, roman, çeviri ve ders kitapları yazdı.
Sosyoloji, Psikoloji, Mantık, ve Ahlâk kitapları, döneminde liselerde ders kitabı olarak okutuldu.
Hikayelerini “Taşralı” adlı kitabında topladı. “Reha” adlı bir de romanı vardır.
Bunların yanında, “İsyan Ahlakı”, “Yarınki Türkiye”, İslam ve İnsan”, “Ahlak Nizamı”, “İradenin Davası”, “Ahlak”, “Devlet ve Demokrasi”, “Mevlana ve Tasavvuf”, “Kültür ve Medeniyet”, “Büyük Fetih”, “Millet Mistikleri” gibi daha birçok eserler yazdı.
Fikrî ve Kültürel çalışmalarının bir bölümünü, Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçileri Derneği ve Anadolu Fikir Klübünde sürdürdü. Ancak, ilerleyen yıllarda sosyalist olduğu gerekçesiyle ağır eleştiri, itham ve tehditlere maruz kalmaya başladı ve bu derneklerle ilişkisini tamamen kesti ve 1967’de Ezel Elverdi, Mehmet Doğan ve Davut Özer gibi arkadaşlarıyla “Milliyetçi Toplumcu Anadolucular Derneği”ni kurdu.
10 Temmuz 1975’te 66 yaşında iken kanserden hayatını kaybeden Nurettin Topçu, İstanbul/Fatih İlçesindeki Kozlu Mezarlığında medfundur.
Nurettin Topçu üzerine hazırlanan bir çok çalışma ve tez vardır. Bunlardan öne çıkanlar, Süleyman Seyfi Öğün’ün “Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu” isimli kitabı ile, Fırat Mollaer’in “Anadolu Sosyalizmine Bir Katkı-Nurettin Topçu Üzerine Yazılar”isimli kitabıdır. TRT de hakkında bir belgesel hazırlamıştır.
Ahlaklı, iyi bir insan, dürüst ve samimi bir müslüman, beyefendi bir kişilik ve İslam sosyalizmini savunan vizyonist bir felsefeci olarak da tanımlanan ve seven-sevmeyen herkes tarafından kabul ve takdir edilen Nurettin Topçu’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun..