Bugun...


Prof. Dr. Nam?k Kemal OKUMU?

facebook-paylas
?nsan?n Kavrama Becerisine Dair
Tarih: 16-08-2023 14:32:00 Güncelleme: 16-08-2023 14:32:00



    Bizleri ilgilendiren konularda öne ç?kan ?eylerden say?lan baz? ad?mlar?n at?labilece?i aç?kça gözükmektedir. Buna göre, olan ile olmas? gerekeni kavrama ve kavranma becerisinin insana dair bir yetenek oldu?u da ku?kusuzdur. Yüce Allah’?n yeminiyle birlikte taltif edilen gerçekli?e göre, donan?m, ak?l, zekâ, irade, dü?ünme, konu?ma ve sorgulama gibi kabiliyetlerle donat?lan insano?lu, yarat?lan en de?erli ve de hünerli varl?kt?r (Bkz.: ?srâ, 17/70). Anlama yetene?i, insan?n en de?erli vasf?d?r. Bu yetenek sayesinde bütün varl?klar?n önünde i? görebilmektedir. Belki de, onun yarat?lan varl?klar?n önüne geçecek kabiliyetle var edilmesi, irade sahibi varl?k olmas?na ba?l? bir a?amaya denk gelmektedir. Bu yüzdendir ki, ak?l ve zekân?n potansiyel sahipli?e denk gelmesinin yan?nda, i?levsel olan as?l unsurun irade yetene?i oldu?u tezi, asla ve kata reddedilmemelidir.
    Muhatap olan varl???n olas? donan?m ve yetenek sayesinde merkeze al?nd??? yakinen bilinmektedir. Onun de?erli olmas?na kap? aralayan katk?s? bab?nda öne al?nacak olan baz? de?inilerden bahsetmek de evlâ gözükmektedir. Bunlardan birisi, din denilen olgunun as?l unsurlar?n? bulabilen disiplin olan kelâm disiplini olsa gerektir. Ancak, zaman içinde kelâmdan ziyade grubun dindarl???n? merkeze alan akait olgusunun onun yan?na monte edildi?i de aç?kça gözükmektedir. Bu sebeple, kendisini Müslüman sayan gruplar?n ortakla?a kabul ettikleri unsurlar?n küçük bir a?amaya denk geldi?i de s?kl?kla görülmektedir. Grup aidiyeti gere?i iman esas? hâline getirdikleri akait metinlerinin kelâmda tart??a konusu edildi?inden de haberli olunmal?d?r. Gariptir ki, devreye al?nan iman esaslar?n?n grup ve cemaate hatta mezhebe göre de?i?mesi bile, dü?ünen insan?n dinsel kabulden uzakla?mas?na vesile olabilmektedir.
Gelinen bu a?amada demek laz?md?r ki; akleden insan?n muhatap oldu?u Hak Din, olguyu de?ifre eden kavramlarla ihsas edilmi? olup, muhatab?n anlayabilece?i kavram ve kelimelerle izâh edilmektedir. Dinsel metinlerde akredite edilen olguyu anlamland?r?p, pe?inen de de?ifre eden kavram ve kelimelerin üstad? ise, ona anlam veren muhataplar?n birikimi olmaktad?r. O yüzden de, neyin as?l esas hükmünde oldu?u, neyin de de?i?en ad?mlara vesile oldu?unun yakinen bilinmesi evlad?r. Bu aç?dand?r ki, olmas? laz?m gelen akait esaslar?n? de?ifre eden kelâmc?lar denilen grubun sa?l?kl? ç?kar?mlara yak?n durmas? elzem gözükmektedir. Tanr?sal sunumun muhataplar?ndan birisi olan bu kesimin öne ald??? kavramlar?n dine olan katk?s? ise, as?l unsurdan uzakla??lal? beri geli?en zaman içinde negatif bir sürece evrilmi? gibidir diyebiliriz. 
Mamafih, dinsel kabuller noktas?nda kelâm?n katk?s?n? de?il, zaman içinde öne al?nan rivâyeti merkeze alan dindar gruplar?n y?k?ma katk? sundu?u da apaç?k ortada durmaktad?r. Dinsel kazan?ma yak?n duran di?er alanlar?n ise böyle bir gücü yoktur. Yine bu aç?dan, Hak Din ölçüsünü de?ifre eden as?l metinlerden ziyade, kendilerine yak?n duranlar?n yorumlar? uzun süre zarf?nda metnin önüne geçirilmektedir. Ana ilkeden hareket etmesi gereken bu kesimin ise ana ilkeden de?il, yaln?zca gelenekten beslenmesi sonras?nda; vahiyden öte grupçu, mezhepten öte mezhepçi, hadisten öte hadisçi, psikolojiden öte tasavvufçu, sûfiden öte vahdet-i vücutçu kesildi?i de aç?kça gözükmektedir. 
Binaenaleyh, böylesi kabulleri ele?tirebilme ad?na i?in asl?n? ortaya koymas? gereken kelâmc?lar?n tevhit dininin bozucu ve de y?k?c?lar?n?n ilki olmas?, üzerine dü?en görevlerden s?yr?l?p mezhep ve gruba aidiyeti öne almas?ndan sonrad?r ki i?ten bile de?ildir. Kanaatimizce, insana gönderilen Hak Din olgusunun sistem d???na al?nmas?nda etkinli?i yüksek durumda i? gören ba?ka dü?mana da ihtiyaç yoktur. ?nsan denilen varl???n her dönem kolayl?kla akredite edebilece?i ?eylerin olmas?, daha ilk ba?ta onun muhatap al?nmas?na gerekçe say?lmal?d?r. K?sa zaman içinde kendisine gelen ana ilkeleri tebli? eden ?ahsiyetlerin merkeze al?nmas?, t?pk? onlar gibi, dindar kesimlerde de?er verilen ki?i ve gruplar?n da hakikat ölçüsüne dönü?mesine vesile olmu? gibidir. Aç?kça serdedilen ana ilkelerden ziyade kendilerine yak?n olan ki?ilerin merkeze al?nmas? ise, zaman içinde ki?i ve gruplar?n kutsalla?t?r?lmas?na kap? aralayan tuhaf dindarl?klar? öne almaktad?r diyebiliriz
?lke ve örneklik sorunu ya?ayan bu noktada aç?kça de?ifre etmek laz?md?r ki, dindarl?k sürecinde bahsedilen alg?n?n yanl?? tutum olmas?na vesile olan ikinci ad?m, kendi tutumlar?n? onaylayan rivâyetlerin/hadislerin Kur’an’?n yan?nda e?it hatta bazen de öne geçen ölçekte delil gösterilmesi iste?i olsa gerektir. Hak Din’in bozulmas? ad?na at?lan bu ad?m?n cinayet mukabilinde devreye girdi?i de aç?kça ortada durmaktad?r. Oysaki vahyin kendisi teorik ilkeyi ortaya koymas?na ra?men, onu prati?e aktaran sünnet veya hadis ise ana ilkeyi pratize etmekle yükümlüdür. Bu yüzden de, biri ilke, di?eri ise yorumdur. Onun içindir ki, daha ba??ndan itibaren tebli? görevi ile taltif edilen elçiler/peygamberler/resuller örnek ?ahsiyetlerdir, ilke ve ba?lay?c? yorumlar?n ana müsebbibi de?ildir. Onlar?n hakk?nda zaman içinde aktar?lan hadisler ise, bu örnekli?in prati?ini hayata ta??yan sözlerdir, ana ilkeyi yeniden kurgulayan dokunu?lar asla de?ildir ve de olmamal?d?r. 
Melek, cin ve ?eytan muhataplar?n?n itiraz kümesine cevap verme ad?na insan? öne alan Yüce Allah’?n (Bakara, 2/34), bu denli donan?m sahibi olan varl??a sonsuz katrede güven duydu?u dahi reddedilmemelidir. O’nun aktive olan bu yakla??m?, insan denilen donan?m sahibi varl???n dünyada yarat?lmas?na vesile olmu? gibidir (Bakara, 2/30). Vahyin haber verdi?ine muhalif tarzda yanl?? kabule dönü?en dünya hayat? ise, olas? suçlama sonras?nda tevkif edilen insan gere?i sürgün yeri de?il, kalitenin i?levsel oldu?u mekân olan bir ortama denk gelmektedir. Onu aktif hâle getiren dünya ise, insan denilen etkin varl???n üretimlerine vesile olabilecek mekân say?lmal?d?r (Tâ-Hâ, 20/115-128). Bizleri merkeze alan ilkesel kabul ve örneklik baz?nda s?kl?kla gelinmesi elzem olan bu a?aman?n, din denilen sunumun ilk muhatab?n?n seçilen elçiler oldu?unu yak?ndan anlamam?za f?rsat verece?i de a?ikârd?r. Hatta insan?n as?l kazan?m? durumundaki vahyi ileten be?eri/elçiyi vahiy konumuna ta??mak ise, Yüce Allah’?n seçilen elçileri öne al?rken söyledi?i bütün gerekçeleri devre d???na alma anlam?na gelebilecektir.
Dinsel katk?y? anlama ve de kavrama a?amas?nda öne al?nmas? elzem olan üçüncü basamak ise, daha i?in ba??ndan itibaren insanlar aras?ndan seçilen elçilerin olmas? seçene?ini anlamam?z olsa gerektir. Gelinen bu a?aman?n ise, bugün için dahi etkin olan örneklik vasf?na olan dokunu? gibi durmaktad?r. Seçilen elçilerin karakterlerinin de?il, muhatap k?l?nd??? vazifelerinin merkeze ta??nmas? söz konusu edilmelidir. Belki de, ya?ad?klar? toplum nezdinde örnekli?i devreye al?nan elçilerin temel ilkeler konusundaki tercihleri, olas? pratiklerden ötürü de?i?ik kazan?mlara da f?rsat verebilmektedir. Bu sebepledir ki, yasal prosedir/sünnetullah kapsam?nda akredite olan kazan?mlar?n be?er taraf?ndan merkeze al?n?p, ideolojik kazan?mlara yol açabilece?i de unutulmamal?d?r. Galiba, varolu?çu ak?m?n teorisyenlerinden olan Alman felsefeci ve filozof Karl Theodor Jaspers (1883-1969)’in dedi?i; “E?er Tanr?, gökteki y?ld?zlar gibi görünseydi özgürlük/inanma olmazd?. O yüzden de, en az %70-80 inanma ve inanmama delilleri ortada gözükmektedir.” tespitinin de akleden insan için olas? tecrübeye denk gelebilece?i yakinen bilinebilecektir. 
Dünya hayat?nda ya?anan pratiklerin bütüncül olarak ba?lay?c? vasf?n?n olmamas? demek, adeta ilk uygulama seçene?inin pratikle?mesine vesile olan elçilerin anla??lmas?na da f?rsat vermelidir. Bu nedenledir ki, son elçi durumunda devreye al?nan Hz. Muhammed’in Yüce Allah’a kar?? Hz. ?brahim’in pratikli?ine daha yak?n durmas?, özellikle de Yahudi as?ll? olan Hz. Mûsa ve Hz. ?sa’n?n sosyolojisinden farkl? olabilece?ini de haber vermektedir. Seçilen muhataplar nezdinde dahi ilkesel tutum konusunda gerekli, zorunlu ve de as?l olan ad?mlar?n at?lmas? prensibi, onun son derece nazik olan duru?unun tebli?in ana esas? de?il, seçilen elçinin ki?isel karakteri olaca??ndan emin olabilmeyi de anlamam?za kolayl?k sa?lamaktad?r.
O aç?dan, baz? elçilerin adeta meslekî tecrübelerinden de haberdar olunmas? elzem gözükmektedir. Zira Kur’an’?n haber verdi?i veçhile; olan? sorgulama ve de?erlendirme yetene?i yüksek olan Hz. ?brahim’in yaratmaya ?ahit olma ve olan? görme iste?i (Bakara, 2/260), hekim vasf? olan Hz. ?sa’n?n hastal?k ve ölüm a?amas?ndaki insanlar? iyile?tirme becerisi, adeta çamurdan adam yaratma, ku? sureti ve heykeli yapma becerisi ile do?u?tan hasta olanlar? iyile?tirme kabiliyeti (Âl-i ?mrân, 3/49), meslekî vasf? yüksek olan Hz. Mûsa’n?n O’nu görme arzusu (Bakara, 2/60; Mâide, 5/115; A’râf, 7/143) gibi isteklerin onda olmad??? yakinen bilinmektedir. (Bakara, 2/118; ?srâ, 17/59; Ankebût, 29/50-52). ?nsan? muhatap alan bu a?aman?n seçilen elçiler nezdinde akredite olan teslimiyet olgusunun ki?isel karaktere yak?nl???n? da ortaya koyabilmektedir. 
Vahyin de?ifre etti?i ?ekliyle, daha ilk ba?ta meslekî icra üzerinden bütün elçilerin sorgulamas? (A’râf, 7/6), bütününde ise teslimiyet fikrinin önde olmas? demek (Tevbe, 9/51, 61-70; ?brahim, 14/11), t?pk? insanlar gibi olas? karakterlerin elçilik görevinde dahi i?ler oldu?unu dahi haber vermektedir. Bu nedenledir ki, dünden haberdar olan ümmetin nezaketi merkeze alan elçiler konusunda yüzde yüz kopya edilen tutumlar?n olamayaca??n?n bilinmesi, i?in esas?ndan haberdar olunmas?na zemin haz?rlayabilecektir. 
Bizleri haberdar k?lan Tanr?sal tebli?in ilk sunucusu durumunda olan baz? elçiler hakk?nda Yüce Allah’?n dedi?i; “Onlar, son derece güzel bir örnektir/Onlarda sizin için örneklikler bulunmaktad?r/Onlarda güzel örneklikler vard?r” (Ahzâb, 33/21; Mümtehine, 60/4) ifadesini bireysel ve toplumsal ya?am?n as?l ilkeleri konusunda ele almak laz?md?r diyebiliriz. Yoksa dünü güne ta??yan ki?i ve gruplar?n hem günü hem de gelece?i atlamas?na vesile olacak robotik e?ilimlere yatk?nl??? merkeze ta??nabilecektir. Hz. ?brahim ve Hz. Muhammed özelinde dile getirilen; “Onlar sizin için güzel bir örnektir” de?inisinin zorluk çekilen pratikler konusunda dünden al?nabilecek olan be?er tecrübesine dokundu?u da aç?kça ortada durmaktad?r. 
Bu sebepledir ki, din denilen olgunun muhatap ald??? insan nezdinde hata, günâh ve yanl??? i?leyip, pe?inen de özür dileyip hatalar?ndan tövbe eden/vaz geçen varl???n öne al?nmas? söz konusudur. Donan?m sahibi olarak var edilen insan özelinde kutsalla?t?r?lan varl???n olmamas? demek, Yüce Allah’?n daha i?in ba??nda seçti?i elçilerin hata ve günâhlar?ndan bahsetmesini i?levsel k?lmaktad?r. Gelinen bu a?amad?r ki, örnek al?nacak olan ?eyin elçinin büsbütün kendisi de?il, ya?amsal pratik olarak seçim tarz?na dönü?en baz? aktiviteleri oldu?u kabulüdür. Üstelik de, daha ba??ndan itibaren görevleri tahsis edilen elçilerde her daim kutsanan seçkilerden de?il, zaman zaman ele?tiriye de tabi olan az?nl?k durumda hayata tutunan be?erî tecrübelerden bahsedilmesi (Bkz.: ?brahim, 14/22; Enbiya, 21/63; Kasas, 28/15; Abese, 80/1-2), ana ilkeler konusunda örnek tutumlar? olan elçiler hakk?nda daha sayg?n ifade kullanmam?za da f?rsat verebilecektir.
E?er ki, sorumlu oldu?umuz dünya hayat?nda hata, kusur ve günâh i?lemeyen kutsal ?ahsiyetin de?il, sa?l?kl? eylem kapasitesi olan insan?n var edildi?i teziyle i? tutacak olursak, hem dün, hem de bugün hata yap?p günah?ndan vaz geçen bireylerin olabilece?inden ku?ku duymayaca??z. Seçilen elçilerden din adamlar?na, oradan da siyasetçilere dek gelinecek olan bu a?aman?n ise, merkezde i? tutan bizlerin sa?l?kl? ad?m atmas?na f?rsat sunaca?? da yakinen bilinmelidir.





YAZARIN DÄ°ÄžER YAZILARI

YUKARI