Diyarbakır masaj Aksaray masaj Afyon masaj Amasya masaj Bolu masaj Burdur masaj Elazığ masaj Erzincan masaj Erzurum masaj Düzce masaj Edirne masaj Isparta masaj Giresun masaj Karabük masaj Kastamonu masaj Sinop masaj Kırıkkale masaj Kırklareli masaj Kırşehir masaj Mardin masaj Nevşehir masaj Niğde masaj Ordu masaj Osmaniye masaj Rize masaj Tokat masaj Zonguldak masaj Uşak masaj Yozgat masaj Bingöl masaj
escort bayan İstanbul escort İzmir escort Kahramanmaraş escort Kastamonu escort Kayseri escort Kıbrıs escort Kırklareli escort Kocaeli escort Konya escort Kütahya escort Erbaa escort Erdemli escort Ereğli escort Erenler escort Ergene escort Esenler escort Esenyurt escort Eskil escort Espiye escort Eyüpsultan escort Eyyübiye escort Fatih escort Fatsa escort Fethiye escort Finike escort Gaziemir escort Gaziosmanpaşa escort Gazipaşa escort Gebze escort Gediz escort Gelibolu escort Gemerek escort Gemlik escort Geyve escort Gölcük escort Gönen escort Görükle escort Güllük escort Gümbet escort Gümüşlük escort Güngören escort Gürsu escort Haliliye escort Hendek escort Horasan escort Ilgın escort İlkadım escort İncirliova escort İnegöl escort İskenderun escort İzmit escort İznik escort Kadirli escort Kadıköy escort Kadınhanı escort Kağıthane escort Kahramankazan escort Kangal escort Kapaklı escort Karabağlar escort
www.vipeskortmodel.com Gaziantep escort Denizli escort Adana escort Hatay escort Aydın escort İzmir escort Ankara escort Antalya escort Bursa escort İstanbul escort Kocaeli escort Konya escort Muğla escort Malatya escort Kayseri escort Mersin escort Samsun escort Sinop escort Tekirdağ escort Eskişehir escort Yalova escort Rize escort Amasya escort Balıkesir escort Çanakkale escort Bolu escort Erzincan escort Van escort Yozgat escort Zonguldak escort Afyon escort Adıyaman escort Bilecik escort Aksaray escort Ağrı escort Bitlis escort Siirt escort Çorum escort Burdur escort Diyarbakir escort Edirne escort Düzce escort Erzurum escort Kırklareli escort Giresun escort Kilis escort Kars escort Karabük escort Kırıkkale escort Mardin escort Kırşehir escort Maraş escort Manisa escort Muş escort Kastamonu escort Ordu escort Nevşehir escort Sakarya escort Osmaniye escort Şanliurfa escort Sivas escort Trabzon escort Tokat escort Ardahan escort Bartın escort Karaman escort Batman escort Bayburt escort Bingöl escort Elazığ escort Gümüşhane escort Hakkari escort Isparta escort Uşak escort Igdır escort Şırnak escort
Bodrum escort Kuşadası escort Marmaris escort İzmit escort Mecidiyeköy escort Bornova escort Alanya escort Arnavutköy escort Ataşehir escort Başakşehir escort Esenler escort Esenyurt escort Fatih escort Gaziosmanpaşa escort Kağıthane escort Kartal escort Küçükçekmece escort Maltepe escort Sarıyer escort Pendik escort Sultangazi escort Ümraniye escort Zeytinburnu escort Adapazarı escort Aksu escort Anamur escort Antakya escort Atakum escort Belek escort Beykoz escort Buca escort Çankaya escort Çorlu escort Dalaman escort Edremit escort Erdemli escort Gaziemir escort Gazipaşa escort Gölcük escort Gümbet escort Gümüşlük escort İlkadım escort İnegöl escort İskenderun escort Karşıyaka escort Kaş escort Kavaklıdere escort Keçiören escort Kepez escort Konak escort Konyaaltı escort Köyceğiz escort Menderes escort Menemen escort Menteşe escort Mezitli escort Ödemiş escort Odunpazarı escort Osmangazi escort Pamukkale escort Şahinbey escort Serdivan escort Seyhan escort Side escort Şile escort Silifke escort Silivri escort Tarsus escort Tire escort Torbalı escort Toroslar escort Turgutreis escort Yalıkavak escort Bandırma escort Çerkezköy escort Kahramankazan escort Elbistan escort Milas escort Polatlı escort Çarşamba escort Ceyhan escort Nazilli escort Söke escort İznik escort Susurluk escort Melikgazi escort Yıldırım escort Bafra escort Akçaabat escort Salihli escort Akhisar escort Soma escort Turgutlu escort Yatağan escort Köyceğiz escort Merzifon escort Lüleburgaz escort Sandıklı escort Gelibolu escort Çan escort Dörtyol escort
İstanbul masöz Avrupa masöz Maltepe masöz Mecidiyeköy masöz Kadıköy masöz Etiler masöz Beşiktaş masöz Bakırköy masöz Anadolu Yakası masöz Ataşehir masöz Beylikdüzü masöz İstiklal masöz Beykoz masöz Bayrampaşa masöz Başakşehir masöz Bahçeşehir masöz Bahçelievler masöz Bağcılar masöz Avcılar masöz Ataköy masöz Çekmeköy masöz Çatalca masöz Büyükçekmece masöz Beyoğlu masöz Kurtköy masöz Küçükçekmece masöz Kemerburgaz masöz Halkalı masöz Güngören masöz Gaziosmanpaşa masöz Fatih masöz Eyüpsultan masöz Esenyurt masöz Esenler masöz Şişli masöz Şirinevler masöz Silivri masöz Sarıyer masöz Sancaktepe masöz Pendik masöz Nişantaşı masöz Merter masöz Zeytinburnu masöz Üsküdar masöz Tuzla masöz Taksim masöz Sultangazi masöz Sultanbeyli masöz Sultanahmet masöz Denizli çelik çatı
Bugun...


Prof. Dr. Namık Kemal OKUMUŞ

facebook-paylas
KUTSAL GELENEK PERSPEKTİFİ
Tarih: 14-03-2021 15:27:00 Güncelleme: 14-03-2021 15:27:00


 

İnsanımızın geçmiş algısını tahkim eden zihniyet, ne yazık ki sağlam ve dayanıklı kişilik inşâ eden bir yapıda değildir. Bunun pek çok nedeni olsa da, bizim için en güçlü neden “kutsanan geçmiş” algısıdır diyebiliriz. Bu algıdır ki, günü yaşamak durumunda olan kişileri hem bu günden ve hem de yarınlarından koparıp dünün kurgulanmış sahillerine çıkarmaktadır. O yüzden de kurgulanmış kutsal geçmiş algısıyla yaşatılmaya çalışan toplumların gün ile geleceği ıskalamaları son derece normal gözükmektedir. Ve dahi bu ıskalayışın gündeme getirdiği ağır faturayı ödemek için hemen herkesin önünde oldukça zorlu bir sürecin olduğunu da asla unutmamalıyız. Hatta geçmişin kopya edilerek güne taşındığı süreçlerde adeta dünde yaşayan nesilleri bugüne taşımak bazen imkânsız gibi gözükmektedir. Bu bakış açısı hususunda eğitilmiş olan nesillerin daha değerli iş yapacaklarından mülhem olarak, her nasıl olursa olsun yarına güvenli bakmak durumunda olan insanımıza geçmiş, gün ve yarın için gerekli bakış açısını da vermek lazımdır diyebiliriz.

Bu aşamada projenin gönüllü temsilcilerine sorulacak olan soru; “Kutsanan geçmiş metaforu mu, yoksa şimdinin gerçekçi hayatı mı?” suali olduğu ortadadır. Buna göre, geçmişi sağlıklı bir şekilde “anlama” faaliyeti içinde olmak lazımdır. Zira geçmiş, her türlü verisiyle bizim için etkin bir laboratuvar hükmündedir. Mamafih hem geçmiş ve hem de içindekiler artık tarih olmuşlardır. Bize düşen, sadece ve sadece onların yaşadıklarından gereği gibi ders çıkarabilmektir. Yoksa işimiz, onları, dönemlerini ve yaşantılarını adeta kutsiyet atfedip günü yaşayan kişilere zorluk çıkarmak değildir. Bunu yapan kişilerin mutlak surette ya günle sorunları bulunmakta ya da günde saklamaları gereken şeyler vardır diyebiliriz. O nedenle sadece Müslümanların değil sıradan her kişinin hangi devre olursa olsun hem kendi geçmişinden ve hem de diğer geçmişlerden ders çıkarmasını bilmeli ve de bu ders alım projesi her ferde behemahâl öğretilmelidir.

Uzun zamandır kendisi kalıcı değer üretemeyen toplumlarda oluğu gibi Müslüman toplumların da içine düştüğü karmaşanın bütünüyle geçmiş algısından neşet ettiğin düşünmekteyiz. Bu algının başat versiyonu olan, “geçmişi ve oradan seçilen bazı şahsiyetleri ölçüsüz bir şekilde kutsamak ve de buna paralel olarak günü küçültme” irade ve isteği, olsa olsa kendi zamanında o denli adam çıkmadığını hatta çıkmayacağına olan kanaati gösterir ki, bu algının yaşanan hayatın başta ahlâkî olmak üzere bireylere güven veren tüm kazanımlarını ortadan kaldırdığı rahatlıkla söylenebilir. Mamafih kendi şartları içinde ele alınması gereken bir geçmişin ölçüsüz bir şekilde abartılan yaşam formları, sonuçta bumerang misali günü yaşayan insanların zihinlerine çarpmakta ve de günün değersizliğini haber vermektedir. Neticede iyi olan her şeyin dünde yaşandığına kanaat getiren kişilerin ne bugüne ve ne de yarına kalıcı eser bırakma istekleri olacaktır. Hatta bu kişilerin elinde sadece dünde yaşananların benzerini devam ettirmekten ibaret edilgen bir taklit kümesi kalacaktır. Bu kümenin insanımıza sorun çözme becerisinden çok, sorunları erteleme duygusu aşıladığı ise asla unutulmamalıdır.

Böylesi toplumlarda büyük bir kurnazlık eseri olarak “geçmişin sırtında yükselmek” durumunda olan kişilerin olduğu bilinmektedir. Bunlara göre idealize edilen geçmişin hemen her adımı takip edilecek evsaftadır. Zira onlar, hata yapmış olsalar bile onların hatalarını değerlendirmek bize düşmez. Hatta onların yaptıklarının hata olduğunu söylemek bile haddi aşmaktır. Peygamberlerin hata, günâh ve yanlış yapma imkânları üzerinden insan anlayışını ortaya koyan vahye rağmen, bunların ördüğü geçmiş skalası, asla ve kata yanlış ve de kavganın olmadığı bir geçmiş projeksiyonudur. Buradan bakan kişilerin verilen telkin gereği yapılan her şeyi farklı açıdan görmesi ise, eşyanın tabiatına uygun operasyonel propaganda çalışmasıdır diyebiliriz. Dünün dünyasında acımasızca birbirini öldüren kişilerin sorgulamasını yapmayı elimizden alan bu bakışın neticede varacağı nokta, herkes için, tecrübî yaşantı modu olan dünden ders alınmadığı için benzer işlerin bugün de devam ettiği yıkıcı bir süreci kalıcı hâle getirmektir. Belki de inandığımız dinin eğitim felsefesiyle taban tabana zıt olarak ders alınmasını bir yana bırakın, aksine olarak kutsanan geçmiş algısı üzerinden dünün yanlışlarını hayatına taşıyan takipçi insan modeli üretmiş durumundayız. Dediklerimizin daha saf bir şekilde anlaşılabilmesi için bazı dindar grup ve insanların sanki dünde yaşıyor gibi benzer düşmanlıkları karakter hâline getirdiğine yakından bakılabilir.

Geçmişi kutsama yaklaşımının altında yatan aktif bir neden olarak, “güne sözü olmama” durumu olduğu açıkça görülmektedir. O nedenle bu kişilerin bugün ve yarını değil dünü gündemde tutuklarına şahitlik etmekteyiz. Genelde kapalı toplumların sıklıkla başvurduğu bir davranış tarzı olan bu yaklaşım, yönetmek durumunda olduğu insanları günün eksikleri ve geleceğin ümitsizliklerinden alıkoymak için yapıldığı bilinmektedir. Buna göre günü yönetmede başarısız olup buna uygun olarak yaşayan nesillere güvenle bakacakları gelecek algısı oluşturamayan toplum ve idarecileri, kaçamak yapma adına sürekli olarak dünü kutsayarak göz boyama seanslarını gündemde tutmaktadır. Kendilerine uygun din adamları ile tarihçileri de yetiştiren bu algı sahipleri, rasyonel davranma tercihinden oldukça uzakta durdukları için gelişmiş ülkelerin beyin göçü isteklerine bilerek ya da bilmeyerek katkı sunmaktadır. Nihayetinde gelişmiş kurum ve bireylerden yoksun milletlerin sadece “tüketici figür” pozisyonunda olacaklarını ise söylemeye bile gerek yoktur.

Kutsal geçmiş beklentisinin bir diğer inşâ sebebi olarak, “hataları örtbas etme” beklentisiyle yakın durduğu bilinmektedir. Buna göre dünün dünyasında son derece kanlı olan her eylem bile aslında kutsal amaçlar uğrunda verilmiş bir mücadele olarak görülmelidir. Onların bulundukları yer itibariyle bu denli büyük bir yanlış içinde olmayacaklarına göre, yaptıkları her şeyde bir hikmet aranmalıdır. Belki de her ikisinin “haklı olacağı” bir sistem kurulamayacağına göre, her iki tarafın da “haksız olmadığı” bir yaklaşım geliştirilmelidir. Bu yaklaşımın dünün dünyasındaki her yaşanmışlığı kutsiyet formu içinde değerlendirmeye dâhil ettiği bilinmektedir. Hemen her devirde kutsiyet zırhına büründürülen efendilerimizin yanlış yapma lüksleri olmadığına göre, bizim onları bu noktadan değerlendirme hakkımız olamaz. Bunu yapmaya yeltenenlerin en hafifinden “saygısız” bir tutum içinde olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Yukarıdaki yaklaşıma uygun geliştirilen her beklenti, esasında “geçmişin sorgulanmasını önleme” arzusundan neşet ettiği söylenebilir. Bu arzunun nesilleri kapsayan vasfı olması hasebiyle adeta zincirin halkaları gibi devam eden bir vasfı bulunmaktadır. Buna göre kutsal geçmişin sorgulanamaması demek, onun takipçilerinin de sorgulanamaması anlamına gelmektedir. Zira kutsal geçmişin mirasçıları durumunda olan her kişi ve kurumun sıradan insanlar tarafından sorgulanması hem ahlâkî değil ve hem de buna yeltenen zavallıların hadleri olmamalıdır. Kanaatimizce kutsal geçmiş formunun üretilme aşamasında devrede olan en etkin beklenti, geçmişin kutsiyet arz eden formları üzerinden gidilerek günün sorgulanmasını önleme amacıdır diyebiliriz. Bu amacın tahakkukunda devrede olan hem kişiler ve hem de kurumların kişileri nasıl da mutlak itaatin tuzağına çektikleri görülmektedir. Ülkemiz adına yakın zamanda gerçekleştirilen kalkışmanın, benzeri kurumsal yapıların varlığı devam ettiği sürece tehlikenin geçmediğini rahatlıkla ifade edebiliriz. Bize göre, ekilen tohumların bu olması hasebiyle başka ürünlerin olgunlaşmasını beklemek abesle iştigaldir.

Özellikle dindar zihinlerin geçmiş algısını oluşturan yaklaşım olan “günün değerini düşürme” iradesi, geçmişin kutsanması arzusunda sıklıkla görülen bir yaklaşımdır diyebiliriz. Bu yaklaşımın başından itibaren dediğimiz gibi en güçlü formlarının dindar zihinlerde görülmesi demek, diğer kesimlerde görülmediği anlamına gelmez. Bilakis dindarlık sosu verilerek kutsiyet sarmalına alınan her kişi ve onun devri için de bu yaklaşım son derece canlı durmaktadır. Dünya üzerinden bu şekil geçmiş kutsama seanslarının sıklıkla icra edildiği gerçeği, yine insanlık tarihinin şahitlik ettiği bir durumdur. Benzeri şekilde, bu yaklaşımı adeta dindarlık formu olarak sunan bu kişiler, büyük oranda kendi başarısızlıklarını örtmek için bu adımı atmaktadır. Onların attıkları bu adım, her şeye rağmen neticede yanlışlarını göremeyen bir kitlenin varlığını ortaya koymaktadır. Kazanılan savaşların, yapılan devrimlerin ve kurulan fabrikaların sadece o dönemlerin kazanımı olduğunu ileri süren bu akıl, “biz olmasaydık siz olmazdınız” türünden bir aşağılanmayı kabul etmelerini salık vermektedir. Bununla da yetinmeyip devamında nesilleri anlamsız bir şekilde minnet borcu içine soktukları hususu öteden beri şahitlik edilen bir realitedir. Oysaki insanlık tarihi, kendilerinin vazgeçilmez olduğunu ileri süren nice kişi ve devirlerin kolaylıkla aşıldığını göstermektedir. Gelişmiş ülke olmak, esasında bu zincirden kurtulmak demektir. Ve dahi gelişmiş Müslüman olmak da dünün prangalarından kurtulup yaşanan günü inşâ ederek yarınlara kalıcı örneklikler sunma anlamından başka bir şey değildir. Hâsılı, çaresizliğin öğretildiği geçmiş algısının kimseye bir faydasının olamayacağını bilmek lazımdır.

Yaptıklarını büyük bir maharetle anlatan bu kişilerin esasında faal olan başka bir istekleri de olduğu görülmektedir. Bu da, “günün insanına yaşama ve gelişme hakkını tanımama” beklentisidir diyebiliriz. Buna göre, sürekli olarak geçmişin kutsiyet mazrufunda yol alan kişi ve toplumların günü yeniden kurmasına imkân bulunmamaktadır. Hem, gün zaten geçmişin halesiyle örülü bulunmaktadır, neden yeni bir değişime ihtiyaç duyulsun ki! Gerek zihinsel ve gerekse de diğer değişim ve gelişimlerin önünü tıkayan bu algının sahibi için ayakbağı olması, atılacak adımların gereksizliği üzerinden büyük bir “çaresizlik eğitimi” verdiği açıktır. “Sen sadece atalarının yolunu takip edersen yükselirsin, yeni bir yol senin felaketin olur” türünden açıklamaların güçlü bir tarih algısı oluşturduğu bu beklenti, yapılan her şeyi dünün gölgesinden kurtaramadığını haber vermektedir. Ulusal ve uluslararası siyasetin dahi bu beklentiyle mamur olması demek, zaman içinde değişen ve gelişen dünyaya ayak uyduramayan kişi ve kurumların olmasını tazammum ettirmektedir. Bugün için dünyaya baktığımızda geçmişine bu kutsiyet formu üzerinden bakan milletlerin her türlü gelişimde yaya kaldıkları açıkça görülmektedir. Geçmişini bilmek ile geçmişini kutsama tercihinin ortasını bulan bazı milletlerin ise bir dereceye kadar yol aldıkları hususu, milletlerin hayatında kalıcı olan değişim ve dönüşümlerin bu çeşit ayakbağlarından kurtulma iradesine bağlı olduğunu göstermektedir.

Kanaatimizce geçmişte yaşayan zihinlerin açık verdiği en ciddi konu, “geçmişi inşâ eden değerlerin günü inşâ etmediğini haykırma” iradesinde saklıdır diyebiliriz. Bu haykırışın mâkes bulduğu zihinlerde güçlü bir karşılık üreterek etkin bir tembellik yaratması ve de olup bitene karşı ilgisizlik örmesi durumu oldukça açıktır. İyilik ve güzellik adına ne varsa hemen hepsinin geçmişte yaşandığını ileri sürmek, günü kurmaya çalışan kişilere oldukça güçlü zorluklar çıkarmaktadır. Oysaki her devir kendi şartlarında değerlendirilmeli ve her devrin özel şartları dikkate alınmalıdır. Yani dünün değerlerinin bugünde yaşanma olasılıkları oldukça zayıfladığından ötürü, zamanı inşâ eden evrensel değerlerden hareket etmek lazımdır. O nedenledir ki din denilen kurumun da zamana dokunan evrensel ilkeler üzerinden yol aldığını söyleyebiliriz. Onun bazen geçmiş üzerinden örneklemlerde bulunması, söylediği şeylerin “yaşanabilir olduğunu” göstermek içindir, yoksa muhataplarını geçmişe hapsetme çabası demek değildir. Buna göre geçmişin zamanı durduran bir değer skalası gibi sürekli olarak canlı tutma iradesi, en çok günü yeniden kurma çabası olan kişileri dumura uğratmaktadır. Herkesin kendi çağında ve kendi şartlarından sorumlu olduğunu bilirsek, geçmişin sadece tecrübe edilen bir değerden ibaret olduğunu bilebiliriz. Yoksa günün yaşanmasına imkân vermeyen bir geçmiş algısı, geçmişi sağlıklı değerlendiren kişi ve toplumlar tarafından köleleştirilmesine neden olacaktır.

İnsanın zaman zaman nükseden yaklaşımı olarak vazgeçilmez geçmiş algısı sayesinde “kutsallık metaforu yaratmak”, her şeyden evvel “hayatı anında yaşamayı ıskalamak” anlamına gelecektir. Bunu yapanların her iki unsurdan da haberleri olmak lazım gelir. Ancak bu kişilerin büyük bir kurnazlık eseri olarak “kutsal devir ve şahsiyetler üzerinden kendilerine iş imkânı bulmak” gibi bir niyetlerinin olduğu bilinmektedir. Bu niyetin insanlık tarihi kadar eski olan zihnî kodlarının olması demek, adı geçen yaklaşımın sağlıklı bir duruş olmadığını göstermektedir. İster dinî kesimlerde olsun, ister yönetim mekanizmalarında olsun ve isterse de ırkı öne çıkarak yaklaşımlarda olsun bu tutumun son derece güçlü olduğuna tanıklık etmekteyiz. Buna göre, dinsel değerleri kullanarak gelir kapısı oluşturanlardan tutun, halktan emanet aldıkları yönetsel erki amacı dışında kullanarak diktatörlükler oluşturanlar ve kendi ırkının üstünlüğüne iman ederek diğer ırkları köleleştirmeye çalışan kişilerin benzeri kazanımları hedefledikleri açıktır. Bir anlamda din ve ahlâk, bu dürtüleri eğitmek için gelmişse de, insana rağmen bunu bütünüyle başardığı söylenemez. Ancak onun asıl başarısı bu duruşların sakat bir tavır alış olduğunu söyleyen evrensel ilkeleri barındırıyor olmasıdır. Bu demektir ki, hayatın her devrinde bu ilkleri kendisine rehber edinenlerin bahsedilen yanlış tutumlar tedavi edici bir ilaca sahip olduğunu bileceklerdir. Her iki taraf için de son derece anlamlı olan bu imkânın dinin evrensel değerleri olarak görülmesi elzemdir. Belki de sırf bu nedenden ötürü, yaşanan hayatı kendi içinde gelişen şartları üzerinden yorumlamak isteği, din denilen olgunun son derece baskın bir karakteri olarak durmaktadır. Ve dahi bu yorum, asla ve kata sadece din adamları ile bu alanı domine eden kuruluşlara bırakılmamıştır.

Kutsal geçmiş metaforu, esasında birbirini destekleyen birkaç adımı beraberinde hayata taşımaktadır. Bunların ilki, kendi konum ve zenginliklerine artı değer katan “sömürülen geçmiş olgusu yaratma” iradesidir diyebiliriz. En az bunun kadar beklenti oluşturan bir diğer adım ise, “kutsal geçmiş söylemi üzerinden asr-ı saadet metaforu oluşturmak” olduğu aşikârdır. Esasında bu iki adımın birleştiği tek amaç vardır, o da, “her devrin insanını geçmiş modellere hapsetme” iradesinde tahakkuk etmiştir diyebiliriz. Her üç adımın birlikte inşâ ettiği beklenti ise, sahipleri için büyük bir gelir kapısı olduğu muhakkaktır. O nedenledir ki bu ticaretin kolaylıkla vazgeçilecek bir şey olmadığı bilinmektedir. İnsanlığın her köşesinde ve dahi her ideolojik yapılanmasında benzer süreçlerin canlılığını koruması demek, oluşturulan bu algının ne denli etkili bir zihinsel inşâ faaliyeti olduğunu göstermektedir. Hem sömürülen ve hem de yaşanan zamanların en değerlisi olan bir zamana mirasçı olma arzusu, her ki tarafın da menfaatine olan bir şeydir. Bütün bunlar, bahsedilen imaja uyan için, yaptıkları şeyleri sorgulama becerisini ortadan kaldırdığı için, gündeme getiren kişi için ise, hem kendi konumunu ve hem de yaşananları kendisine mal etmemek üzere atılan bir adım olarak kabul edilmelidir. Değişik beklentiler üzerinden geçmişin hapishanesine konulan kişi ve toplumların yönetilebilir bir sürece evrildiği gerçeği ise, ilkesel kuralları deşifre eden bilimin söylediği en yararlı kazanımdır. Bu denli zeki olan insanların geçmişin eleştirisini yaparak sıradan kişileri yönetme zorluğu çekmesi, en son arzu edilen bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Belki de bu amaçladır ki, hemen bütün diktatoryal yönetimlerin kutsanan bir geçmiş evresi bulunmaktadır. İnsanları meşgul eden bu evrenin bitmemesi için öteden beri yanan ateşe odun taşıyan kişilerin olması ise, ilgili kişi ve kurumların bu günâhta asla yalnız olmadıklarını açıkça ifade etmektedir.

 





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
nöbetçi eczaneler
YUKARI