“Karıncalar yol boyunca ilerliyorlardı. Üzerlerine basacaktı ki son anda çevik bir hareketle yüreğini ağzına getiren o durumdan kurtarmıştı kendini. O anda yoldan geçen bir başkası onu görse belki dans ettiğini düşünürdü, hatta başaramayıp yere kapaklanmış biri olduğunu düşünebilirdi. Yerde kalakalmıştı. Karıncaların birbiri ardına dizilip bir treni andıran ancak yolculuk etmedikleri, ağızlarında kendilerinden büyük kırıntıları yuvalarına taşıma gayreti içinde olduklarından anlaşılabilen hareketleri onu resmen o âna sabitlemişti.
Ne kadar da gayrete âşık varlıklardı bunlar. Durmak, yılmak, vazgeçmek, yorulmak nedir bilmiyorlardı. İnsan neden biliyordu acaba yılmayı, durmayı, vazgeçmeyi diye düşündü. Tam o sırada yanından gerçekten biri geçmiş ona bakarak yürürken yanında durmuş ve yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormuştu. Tebessümle ihtiyacı olmadığını söylemiş, ancak yanından geçen kişi ona bakarak yürümeyi sürdürmüştü. Belki de inanmamıştı bana diye düşündü, hâlâ baktığına göre.
Karıncalara yöneldi yine bakışları, uzayıp giden yollarının bitimindeki kaldırım taşının altındaki deliğe ulaşmak kolay mıydı ki onlar için? Ama hiçbir kolaylık gelişime hizmet edemezdi. Bu kadar güçlü olmalarını, zorluklara borçlu olmalıydılar. İnsanlar bunun farkındalar mıydı acaba? Kimisi robot gibi programlanmıştı sanki, her davranışı otomatikti. Kolay yaşıyorlardı, ezbere konuşup düşünüyorlardı. Rutin bir çizgide önceki günü kopyalayıp yapıştırıyorlardı ömür panolarına. Ayaklarına bir taş değecek olsa basıyorlardı yaygarayı. İnsanların dirençsizliği bundandı. Başka yol arayışına, gerçekçi düşünüp bilinçli çabaya yönelecek isteğe ve uygun adımlara sahip değillerdi.
Ama öncelik ‘kendinindi’. Neydi bu hayatta? Bir karınca mı, bir robot mu, bir insan mı? Kalktı ayağa ve olduğu yerden son bir kez karıncalara baktı ve dedi ki içinden: bunu düşünüp sorgulayabiliyorsa, kendine dışarıdan bakabiliyorsa, insan olabilmek için umudu vardı. Bir de hayat kurtarıyorsan o senin insan olma yolculuğuna seni ışınlayacak çift biletti. Gülümsedi ve devam etti yoluna, tabii bir farkla; adımlarına daha da dikkat ediyordu şimdi.
Her yol onun değildi, hatta içine sinmeyen hiçbir yol onun değildi. Şimdi o yürürken arkasından bakan onu seksek oynuyor zannedebilirdi. Ne de olsa zannetmek de yargılamak da kolaydı, anlamaktan ziyade...”
İnsan olabilmeyi umut edenlere...
Sevgiyle...