Tweet | Tarih: 19-04-2022 12:46 |
Bahçeli çözümü söyledi!.. Huzuru bozan sınırdışı edilsin
"DEMOGRAFİK İSTİKBALİMİZİ DÜŞÜNMELİYİZ"
Ancak düzensiz göç ve sığınmaco sorununu, soğukkanlı ve sağduyulu şekilde kavramanın daha da ötesinde dün, bugün ve gelecek mizanında stratejik akılla ve milli çıkarlarımıza muvafık halde analiz etmek, tedbir geliştirmek mecburiyetindeyiz. Biz demografik istikbalimizi, bununla içiçe geçmiş egemenlik ve istiklal haklarımızı düşünmek, dert etmek, ne yapabiliriz sorusuna köklü cevaplar bulmak zorundayız. Anadolu coğrafyasının en az yüz yıl, hatta beş yüz yıl sonraki nüfus yapısının nasıl olacağını, bu kapsamda doğabilecek muhtemel risk ve tehditlerin nesnel boyutunu bütün yönleriyle hesaba katmak, muhasebesini yapmak, bihakkın sonuca varmak durumundayız. Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız.
Biz yalnızca bu döneme değil, geleceğin Türk asırlarına, Türk varlığına, Türk coğrafyasının her karışına, her köşesine karşı da maddi ve manevi sorumluluklar taşıyoruz. Bizden sonraki nesillere kuşku duyacakları, zora girecekleri, kendi ülkelerinde garip olacakları, çok bilinmeyenli denklemlerle kilitlenmiş bir vatan coğrafyası, bir nüfus müktesebatı asla ve kat’a bırakamayız.
Sakarya Şiir’inde diyor ya büyük şairimiz Merhum Necip Fazıl Kısakürek:
Nerede kardeşlerin cömert Nil yeşil Tuna
Giden şanlı akıncı ne gün döner yurduna.
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir,
Bulur mu deli rüzgar o sedayı Allah bir.
Bütün bunlar sendedir bu girift bilmeceler,
Sakarya kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya.
Allah şahit ve Allah kerimdir, Türklük ne bugün ne de gelecekte öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmayacaktır. Aksine hizmet edenler fiilen işgale yeltenen, bunu aklından geçiren alçaklardır ki, biz bu alçakların oyununu vatan ve millet sevdasındaki yüksekliğimizle bozacağız, alayını birden hüsrana uğratacağız. Biz düzensiz göç ve sığınmacı konusunu duygusallıktan arınarak gerçekçi bir temele oturtmakla, ortak bir iradeyle Türkiye’nin ve Türk milletinin gündeminden kademeli bir şekilde çıkarmakla mezunuz, mesulüz ve buna da muktediriz.
OYUN SİNSİ, TEHLİKE KOL GEZMEKTE
Son günlerde ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sığınmacıları bahane ederek toplumsal infialin ateşini tutuşturmak arayışında olan bazı görevli provokatörlerin, sosyal medyada taşeronluk yapan müfsitlerin devrede olduğu net olarak görülmektedir. En küçük bir anlaşmazlığın, incir kabuğunu doldurmayacak ihtilafların büyütülmesi, toplumun geneline körüklenerek yayılması hedeflenmektedir. Oyun sinsidir, tehlike kol gezmektedir. Bu karmaşık ve riskli sürecin iç cephesi olduğu kadar, dış tazyik ve tertibinin de bulunduğu gün gibi ortadadır.
Hepinizin ve herkesin bilhassa dikkatini çekiyorum, duygusallıkların tetiklediği cepheleşmelerin açtığı öfke ve nefret çukurları ve buna taammüden refakat edilmesi feci sonuçlara kapı aralayacaktır. Kötü niyet sahipleri bir kıvılcımın nerelere kadar yayılacağını ya bilerek ya da bilmeden sorumsuzca siyasi ve toplumsal eylem halindedir.
EŞKIYALIĞA KİMSE HEVES ETMEMELİ
İstanbul Bağcılar’da, bir densizin, bir serserinin sokak ortasına sandalye koyarak oturması dahi kor halinde duran gerginliği anında tırmandırmış, günlerce ülke gündemini meşgul etmiştir. Ankara Altındağ’da yaşananların toz bulutu bile henüz dağılmış değildir. Öncelikle şunu söylemek isterim ki, Türkiye’de geçici koruma statüsüyle bulunuyorken asayişi ve toplumsal huzuru kim ya da kimler bozuyorsa derhal, gözünün yaşına bakılmadan sınır dışı edilmelidir. Türkiye onun bunun elinde oyuncak olamayacaktır. Türkiye’de hakim güç ve irade Türk milletidir. Eşkıyalığa hiç kimse heves etmemelidir. Huzur bozucu fiillerin failleri de yaptıklarının bedelini misliyle ödemelidir. Memnuniyetle müşahede ediyoruz ki, bugüne kadar hükümet bu konuda tavizsiz bir duruş sergilemiş, tedbirleri zamanında ve yol kazasına mahal vermeden peyderpey almıştır.
Maksatlı ve marazi zihniyet sahipleri görmese de, itiraf etmese de yalın gerçek budur. Altını çizerek söylemek isterim ki, Milliyetçi Hareket Partisi sınır aşan göçler konusunda en hazırlıklı partidir. Bizi eleştiren, niye susuyorsunuz, neden sessiniz, niçin tepkisizsiniz diyen kim varsa ya cahil ya da gelişmeleri takip ve okuma özrü çeken zavallılardır. Bizim açığımızı arayanlara diyorum ki, önce yama tutmayan yırtıklarınızı dikin, konuşacak yerde susmanın, susulacak yerde konuşmanın ancak ve ancak ahmaklara özgü bir hal olduğunu da asla hatırınızdan çıkarmayın.
Aralarında çok değerli akademisyenlerimizin ve fikir insanlarımızın bulunduğu “Sınır Aşan Göçler Komisyonu” partimizin AR-GE bünyesinde kurulmuş ve ortaya çıkan muazzez çalışma hem ilk haliyle hem de güncellenmiş şekliyle milletimizin ve siyasi muhataplarımızın bilgisine sunulmuştur. Biz hamd olsun her şeye hazırız. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlar karşısında ne verilemeyecek bir cevabımız ne de eziklik duyacağımız bir acziyet ve geriliğimiz vardır. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş, geride kalanlar da çölde deve izi saymaya kadar işi götürmüşlerdir. Bu müfteriler acınacak haldedir. Bu müptezeller tükenmişlik sendromuna yakalanmışlar ve pişmiş aşa su karıştırayım derken istikametlerini şaşırmışlardır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin düzensiz göç konusunda ve geçici koruma statüsüyle Türkiye’de bulunanlara yönelik bakışı ve temin ettiği politikası açıktır. Bir defa düzensiz göç adı konmamış bir istiladır. Mutlak süratte önüne geçilmeli, yakalananlar derhal gönderilmelidir. İkinci olarak ve esasen Suriyeli sığınmacıları sabahtan akşama ülkelerine göndermek hem doğru hem de mümkün değildir. Uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarımız vardır.
"BAYRAM İÇİN ÜLKESİNE GİDEN SURİYELİLERİN GERİ GELMESİNE GEREK YOKTUR"
Fakat Suriyeli sığınmacıların ülkelerinden ayrılış ve kopuşlarına neden olan ağır şartlar ortadan kalkar kalkmaz güvenli ve gönüllü bir şekilde geldikleri gibi uğurlamak da bizim asıl önerimiz, asıl önceliğimiz ve şaşmayacağımız hedefimizdir. Misafirin ve misafirliğin süresi sınırlıdır. Türk milletinin mevcut nüfus dokusunun, toplumsal huzur ve güvenliğinin sağlam esaslara bağlanması vazgeçilmez amacımızdır. Her insanın kendi yurdunda emniyetli ve esenlik içinde yaşamaya hakkı vardır. Özellikle önümüzdeki bayram günlerinde ülkelerine gidebilen Suriyeli sığınmacıların tekrar geri dönmelerine de hiç gerek yoktur. Suriye’de ateş söner sönmez herkes evine barkına Türkiye’nin güvencesi altında kavuşmalıdır. Ülkemizin ekonomik büyümesine, sosyal gelişmesine ve milli bütünleşmesine destek veren, katkı sunanlar da başımızın üstündedir. Onlara diyecek bir şeyimiz yoktur.
Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların dinmemesi, ateşkes ve barış arayışlarının bir türlü arzu edilen kıvama ulaşmaması bölgesel huzur ve güven iklimine zarar vermektedir. İki ülke arasında müzakeresi yapılan konu başlıkları üzerinde mutabakata varılamaması krizin derinleşerek devamını tetiklemektedir.
RRus donanmasının göz bebeği olarak gösterilen bir savaş gemisinin batırılmasından sonra Rusya’nın Kiev’e yönelik füze saldırıları, liman kenti Mariupol’un kuşatma altında tutuluyor olması diplomasi ataklarını ve diyalog hamlelerini baltalamaktadır. Türkiye sabırlı, ısrarlı ve iyi niyetli bir şekilde ateşkes ve barış ortamının yeşermesi için mücadelesini sürdürmektedir. Bu ahlaki ve ilkeli tutum her türlü takdirin üstündedir. Görülmektedir ki, Türkiye’nin tesiri olmadan iki ülke arasında ateşkes rejiminin tezahür etmesi imkânsız değilse de çok zordur. Rol kapmak için kuyruğa giren ülkelerin ise iyi niyetli olmadıkları, bir yanda silahların susmasını gönülsüz şekilde isterlerken diğer yanda savaş bölgesine iştahla silah ve cephanelik sevk ettikleri bilinmektedir.