Türk cam sanatını dünyaya tanıtmak amacıyla kurulan Beykoz Cam ve Billur Müzesi, Selçuklu’dan Osmanlı döneminin sonuna kazar uzanan birikimi, benzeri olmayan eserler üzerinden sergileyen bir mekan olma özelliği taşıyor. Adını Osmanlı döneminde kurulan Beykoz Cam ve Billurât Fabrika-i Hümâyûnu’ndan alan müze, 390 dönüm koruluk içinde, 3 bin metrekarelik kapalı alanda, modern müzecilik kriterlerine göre tefriş edilen 12 bölüm ve 1500 eserle geçmişin izini bugünlere taşıyor.

Müzedeki eserlere ilişkin bilgi veren Milli Saraylar Başkanı Dr. Yasin Yıldız, “Bu özel koruma içinde bugüne köşk ve ahır binaları ulaşabilmişti. Yaklaşık 2 bin metrekare kapalı alana sahip bu binaların cam müzesi olarak tasarlanma fikri ortaya çıktı. 3 yıl içerisinde mekana ait bahçelerin restorasyonları tamamlandı” diye konuştu.

“Önemli bir kısmı dünyada tek örnek”

Müzeye içerisinde çocuklar için eğitim atölyelerinin de bulunacağını belirten Başkan Yıldız, “Uluslararası bir heyet tarafından konsept projemiz gerçekleştirildi. Değerli bilim insanlarımız bu konsept çalışmasında yer aldılar ve Milli Saraylar’ın envanterinde bulunan 12 bin 900 cam eser arasından bin 500’ü özellikle seçildi. Önemli bir kısmı dünyada tek örnek olan bir hazinenin bir araya gelmesiyle bu müze açıldı. Bu alan içerisinde çocuklar için cam sanatının uygulamasını gösteren bir atölyede yer alacak. Ayrıca hemen üst katımızda beş yüz metrekarelik çok amaçlı bir salonumuz var. Konferanslar ve dönemsel sergiler bu alanda yer alabilecek” dedi.

"Sultan 2. Mahmut için yaptırıldı, şu an burada sergileniyor”

Müze içerisinde sergilenen eserlere yönelik bilgi veren Başkan Yasin Yıldız, “Müze içerisinde toplam 15 bölümümüz var. 12 tanesi sergileme salonu. Elimizdeki en eski Türk camı olan Kubadabat Tabağı ülkemizin önemli başyapıtlarından bir tanesi. Bunun yanında Mevlük dönemi kandillerimiz var. Osmanlı döneminin özellikle 15 ile 16. yy. ait önemli revzenleri var. Yine Marmaray kazısında ortaya çıkmış çok önemli buluntularımız var. Bunun dışında bilhassa baracı ocağında kullanılan ve gerçekten hem cam tarihimiz açısından hem de askeri tarihimiz açısından önemli olan 2 adet bumbaramız var ki bugünkü el bombalarının ilk örnekleri. İlk defa Rodos kuşatmasında kullanıldığını biliyoruz. Ardından arkamızda bulunan salonlarla birlikte artık Avrupa ile yollarımızın kesişmesi üslubunun ortaya çıkışını anlatıyoruz. Buradan daha sonra ileriye doğru devam eden salonlarımızda ise 19. yüzyılda Osmanlı Sarayları için Avrupa’dan sipariş edilmiş özel örnekleri bir arada görüyoruz. Bir ziyafet sofrasının canlandırılması var. Belki de müzemizin ilginç örneklerinden bir tanesi olan Sultan 2. Mahmut için Paris’te yaptırılan ve üzerindeki kristal yoğunluğu itibariyle de dünyadaki en önemli örnek olan tören faytonu da burada yer alıyor" diye konuştu.

-İHA-